30 Nisan 2010 Cuma

hep böyle bebek hep böyleee

leylaklar açmış gördün mü?
dallardan bahar inmiş duydun mu?
karanlıklar içinde bir ışık var
mor mor mor leylaklarr...

bugün kendimi sokakta yürürken şarkı söyleyip ıslık çalarken yakaladımm.
kuşa böceğe sevinen, salyangozlara gülümseyip, odtünün yeşil kokusunu içime çeken bir halim vardı.
leylaklara zaten bayılırım...bugün beyazını da görünce iyice bayıldım...hatta küçükken seke seke giderdik ya şarkı söyleyerek...işte öyle bir tip yürüdü bugün şimşek sokakta...hiç itiraz etmeden bakkala sadece sarımsak almak için giderken.

21 Nisan 2010 Çarşamba

ve ipek ve aşk ve alev


sana böyle akmaktan çok korktuğum için
oldu her şey.
şelaleler de bu yüzden ilgilendiriyor beni.

...dünya çok üzücü bir yerdi, savaş filmlerini ve
samurayları eskisi gibi sevmiyordum.. bir boşluktan
aşağı mı bırakıyordum kendimi.. teller tenimi çizip
canımı mı yakıyordu.. mutsuzluğuma mı alışıyordum
seni severken.. yoksa kan kaybından mı ölüyordum..
daha fazla parçalanacak parçam yoktu...

neyse,
sevgilim telefonun öbür ucunda ruffles yiyordu.

ben meleğimin kanatlarını kırdım,
ordan geliyorum. siz yine ikiz bardakları
kırmayın. bir deliydim, elementlerin de ruhları
olduğuna inanıyordum,

aklıma suyun intiharı geliyordu hep,
şelale deyince,
divaneliği söylüyordum.

sana böyle akmaktan çok korktuğum içindi.

şelalenin sinirini bozdum az önce
ordan geliyorum.

birhan keskin

19 Nisan 2010 Pazartesi

yana yana

hatırlayalım...fikret kızılok'a saygı duyalım, ruh halimizle alakasız olsun ama.

yordun beni dünya, soldurdun, koşturdun beni dünya
bir o yana, bir bu yana, bir o yana, yana yana...
dört rüzgarı kaderin peşim sıra, taraf ettin beni yabancı, yalancı
bir o yana, bir bu yana, bir o yana, yana yana...

dönüp durdum nafile, sevil ettin gönlümü
dünümü, bugünümü, gecemi, gündüzümü
yer döşek, duvar bulut, sır ettin, zor ettin
bulamadım yolumu, bilemedim sonumu

mahpus ettin beni, esir ettin, sefil ettin
işte halimdir, yıldızlar şahidimdir
bir o yana, bir bu yana
bir o yana, yana yana...

18 Nisan 2010 Pazar

günler,

tepelerden koşan,

vahşi atlar misali...

11 Nisan 2010 Pazar

herkes sever.
ama ben en çok seviyorum.
cbmi çok seviyorum.
en çoklarımdan o.
en çok benlerden.
ben de en çok onlardanım.
o da ben de biz olduğumuz için çokuz.
ay ne çok oldu çok.
çikocuğum:)

gelsin hayat bildiği gibi gelsin, işimiz bu yaşamak, unuttum bildiğimi doğarken, umudum ölmeden hatırlamak..."

kız her zamanki tütsü kokulu bilezik, kolye ve küpeler arasında gezinirken, küpeli ve tanıdık kahraman
"gel otur" biraz dedi. "bugün mutsuz gözüküyorsun."
bir sigaralık muhabbet, tamamen bir başkasıyla, anlamayacak bir objektiflikle iyi gelmeliydi, oturdu.
kız anlattı. mantıksız sıkılganlıkları...arada girip çıkanlar oluyordu afro incik boncuk dükkana. az ve kendi halinde ama.
küpeli, önce "sakin" dedi.
sonra "iyi düşünmek lazım iyi olması için" dedi.
"akışına bırakmak lazım" dedi.
"ne zaman diye düşünmeyip, biteceğini bilmek lazım" dedi.
sonra da "düğüm" dedi hani,
"bütün düğümler çözülür ama sabırsızlanıp sinirlenirsen karışır , koparırsın ipi, çözülemeyecek duruma gelir. sakin sakin çabala dedi. nasılsa çözülecek. tekrarladı sonra "her düğüm çözülür" dedi.

bir çift kırmızı parmak arası terlik şeklinde küpe ve de el yapımı yüzüktü o ziyaretin kendi kendine hediyesi.
uzun pasajın bitişinde sinirlenip kapatılan telefon açıldı akabinde.
ah dedi kız daha az gözyaşı..daha çok kabullenme, çaba...kendini kendine şikayet etti.
gözyaşı yine devam etti ama akşam bitti.
bir mandalina votka bir elma votka yarım tekila falan...iyi geldi.

bugünkü programda sezen aksu tekrarlarken de işimiz bu dedi..napalım..

6 Nisan 2010 Salı

hafta sonu ne güzeldi halbuki..pazar günü kütüphanede olmama rağmen güzeldi...cuma akşamı uzun zamandır gidilmeyen kıtır, uzun zamandır görülmeyen selcan, cumartesi öğleden sorası bir kadeh rakı ve ali nazik ve cb de ne güzeldi..


bu bulutlu ve yorgun ve korku dolu günler bitecek değil mi? sakin ve huzurlu ve kendimle olan halime geri döneceğiz hep birlikte değil mi?
eskisi gibi gereksiz şeylere taktığımı bileceğim..böyle ciddi ve gerçek korkularım olmayacak her şey güzel olacak değil mi?
evet şükretmek ve kendi seçimlerimle yüzleşmek ve şikayet etmemek gerek biliyorum. ama kaygı duymaktan yoruldum galiba.
böyle zamanlarda boğazımdaki şeyin gitmesine engel olamıyorum bir türlü.
hayatım çakılıp kalmış ve hep öyle kalacakmış gibi geliyor.

Bu aralar hafta içi ders aralarında, koşturma aralarında beni en mutlu eden aktivite döner yemek.
Dünden itibaren de can balık yanındaki adanacıda kuzu şiş dürüm yemek. Yani bu yaz yüzmek için gerçekten çaba harcamama gerek olmayacak çünkü love handlem, doğal simidim beni pek rahat ettirecek...denize gidersem tabi orası da ayrı konu.

camı açıp ayyyyyyy diye bağırsam da ağlasam sonra en mutlu halimle icap kabule bilmem neye devam etsem?

hayatımda bir sürü şey olurken hepsine gönül rahatlığı ile beni de dahil etsem?


4 Nisan 2010 Pazar

kupalar

çay koyarken kendime,
şıkını değil de rengi solmuş ayıcıklı olanını
ya da daha düz, çiçekli olanını seçmem, sıkılınca sığınmamdandır eve ve eskiye.
kupası mutlu olunca mutlu olur mu insan?
ne güzel...

1 Nisan 2010 Perşembe

bakış açısı

bugün vedat özdemiroğlu yazmış kısa türkiye tarihi diye, paşa gönül kriterlerinde...
hoşuma gitti...

"Biz bir yere gidersek, bu fetih olur...
Birileri bize gelirse bu işgal olur...
Biz hep önden vururuz...
Biz hep arkadan vuruluruz..
Başkası yenilir mertlikten biz üstleniriz!.."