25 Ağustos 2010 Çarşamba

Günler benden habersiz geçiyor, herkes bana sormadan gidiyor.
Benim kirpiklerim hala turuncu güneş tam batarken. Yani etraf turuncu olmasa manası yok gün batımının.
Rüzgar dinerken geceye doğru, gün için umudum; kızılı gökyüzünün.

Özledim dalga sesleri!
Biraz kısarsan köpüklerini, yıllara selam göndereceğim. Bir de bugünün kekik kokusunu.
Duyuyorlarsa beni, büyüdüm artık. Öyle bir ciddiyetle yazıyorum işte bunu.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

1-2-3- arrtma


Karmaşık olan kafamın bu günlerde mevcut bir huzur, dinginlik ve farklılıklarla daha da karışma aşamasında olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Yılların ilerlemesiyle gelen belirsizlikler, öncelikler, yeni kişiler, yeni hayatlar buranın verdiği huzurla daha önce bu kadar ön plana çıkmamıştı düşüncelerimde.

Her anını, burayı ve geçmişi hissederek geçirmeye çalıştığım bu Bodrum tatili aslında buraya ait hayatımı ne kadar da özlediğimi hatırlattı bana.

Şu anda farklılaşan hayatlarımızdan dolayı, sitede benden başka kimse yok bizim tayfadan. Ama aslında her yerdeler.

Bunu ilk fark edişim, geldiğimiz ilk sabah aileyle Körfez Pastanesi’ne uğrayışımızla oldu. Filmlerde olur ya herkes gider birden etraftaki ve sadece anılardakiler olur sahnede. Benim de sabaha karşı sıcak poğaça ayranla ayılmaya çalışıyor olmamız geldi aklıma. Ya da bunun için çabalayan tek ben olabilirim o sabah evet.

Yanlış hatırlamıyorsam, hortumla yıkanma icadı da o sabah ayrandan sonra gerçekleşmişti. Hatta, barlar sokağındaki trafik kazası ve şiş bir alınla uyanmış olmam da…

Şu anda “aayy ne ayıpmış” gelen sahneler, aslında ne kadar da güzel zamanlarmış…

Bir süre toplu halde yaşadığımız bu evde de o kadar çok anı var ki…Annemin “bu ne” diye çekmeceden bulduğu mohito aleti mesela…tahta hani..adını söyleyemeyeceğim ama o bile ne kadar mutlu edip tam o akşama götürdü beni anlatamam.

Dün ve bugün yürüyüş yaptım. Evet yıllardır ilk defa bunu iki gün üst üste gerçekleştirdim. İlk yürüyüşüm Oğul yokuşu, klasik palyaço “o” yokuşu idi..Bu yürüyüşü gerçekleştirmeye gece 22.00 gibi başlamış olmama rağmen, sadece karşıma çıkan bir palyaço düşünüp gülümsedim. Korktuğum sadece köpeklerdi… Oysa ne senaryolarımız, ne hikayelerimiz ve yokuş aşağı ne deparlarımız vardı orda. Bir keresinde de yıldızları izlemiştik oturup en karanlık yer diye. En çok yıldız burada kaydı hayatımda. İlkini burada görüp burada dilek tuttum. Kimi gerçekleşmedi..Düşündüm de spesifik olanların hiç biri gerçekleşmemiş…Ama en güzel yıldızlar burada hala..En güzel gün batımı da.

Farklı hayatlarımız taa ilkokuldan beri burada kesişiyor her yaz, ortalama bir ay..Ya da dili geçmiş zaman…Aynı oluyoruz burada. “ Devam” için farklı yerler beklediğinden bizi, fazlasıyla çıkarsız aslında…

İlk kavga ettiğim insanın yıllar içinde en yakın arkadaşlarımdan biri olması, hala kavga etme potansiyelim olan insanın da karşılıklı naz etme eylemimizin bilincinde olduğunu bilmem şu anda beni gülümsetiyor.

Şimdi, mutlu oluyorum, ailem, sağlık, mutluluk, telefonun öbür ucunda canım sevgili…Ama işte iskelede yürürken eksik bir şeyler.. Denizdeyken, adaya tek başına yüzmeye korkarken de..Ufuk olmadan güvenemem ki denize.

Burası her şekilde güzel. Köşe başında oturan beyazlı teyzenin gecenin bir yarısında bizi altımıza ettirmesinin anısıyla güzel. O çocukluk güzel işte..Ulan ne şapşalmışız derken ne kadar da güzelmiş diye düşünmek çok güzel…

Arıtmadan, sarhoş olup yerlerde sürünüp, acayip gözyaşlarına, “burası çorbacı mı” dan, “burada yer var istersene” kadar..Oooo daha bir sürü…Çok yalın ve çok geyik belki ama klasik yazlık yıllarının en güzel yeri burası. Büyüdükçe yazlık olayı ne kadar saçma gelse de, ileride çocuklarımın da her yaz böyle arkadaşlıkları olmasını isterim aslında.

Bu siteden de dışarıya taşıyacağı arkadaşlıkları…

Sizi çok özlediğimi buradan haykırarak bağırıyorum. Çok arıyorum, çok anıyorum. Yalıkavağın her köşesindesiniz yahu. Her köşesini gezmek istedim ki daha çok şeyi hatırlayabileyim.

Burası sizsiz eksik..

Evlenmiş olup, fazlasıyla büyümüş olabilirsiniz, işler kurmuş, ödüller almış…

Hayat başka hayatlar kurmuş olabilir sizlere..bizlere..ama adım gibi eminim ki o sahilde aynı dağınıklıkla yer işgal edip, bahçenin çimlerinde aynı salaklıkla yuvarlanabiliriz bir aradayken..Gece inip aynı köşeye saklanırız, en sağa…

Artık evliliklerden, çoluktan çocuktan, işten, hedeflerden konuşuyor olabiliriz ama bıkmadan usanmadan aynı sahneleri en ince ayrıntısıyla anlatıp karnımız ağrır gülmekten yine.

Öyle işte..Bu da buranın yıllarına, size olsun içimden geçen. Bir dahakine daha duygusal olabilirim.

Bekliyorum en yakın zamanda..sabahlamaya...battaniyenizi, yastığınızı alın gelin, hepiiniiiizzzzz!!

Seviyorum sizi…