22 Temmuz 2010 Perşembe

Time never dies and the circle is not round

Saat sabahın 6sı. Hayır yeni uyanmadım. Sınav gecesi beni yoklayan uykusuzluk bu sefer de bursa ziyareti heyecanından(!) olsa gerek yeniden teşrif etti.
Sebebini buldum, bir konu hakkında o gün fazla düşünürsem gecesinde uyuyamıyorum.
Her neyse...

Ben geceyi daha çok severim aslında. Sabahın koşturan sessizliğine gecenin yorgun ve dingin sessizliğini tercih ederim.
Ama bu sabah haliyle dinledim dışardaki serinliği...Kuşlar ötmeye başladı..Birazdan bizim cik cik de başlar avazı çıktığı kadar bağırmaya.

Bağırsağı dışarı çıkarak ölen ilk ve tek elle tutulur hayvanım, adının kurbanı hamsterim; pırtlak'dan sonra hayvan sevgisi aşılanmam gereken yaşı çoktan geçmiş olup, kafesin içine tıkılan hayvan haklarını savunma yaşıma gelmiş de olsam, yine de sarı kanaryamızı çok seviyorum. Aslında babam dışında hepimiz çok seviyoruz. Babam da, cik cik ortalığa çer çöp döktüğünden ilk başlardaki sempatisini kaybetmiş bulunmakta kendisine.

Neyse, asıl bu hayvan konusuna yusufcuk diye bağıran anne kuştan geldim. Yani annem beni öyle kandırmış zamanında. Ama düşününce gülümsedim. Yuu suuuff ccuuk diye her sabah yavrusunu arayan bir anne kuşcuk uzun zaman hüzünlendirmişti beni. Ekşi sözlükte de başka bir hikaye buldum. güvercine dönüşen bir yusufcuk ablası;

" derler ki eskiden güvercinler insanmış. bir gün annesi küçük yusufu ablasına emanet edip evden ayrılmış. abla kardeş dolaşırlarken, kızın dalgın bir anına gelmiş ve küçük yusuf ormanda kaybolmuş. abla, küçük kardeşi için meraktan ölmüş, aramış, taramış, bağırmış çağırmış... yok. kızcağız annesine ne diyeceğini düşünmüş, işin içinden çıkamamış. allaha yalvarmış, allahım kardeşimi daha iyi aramanın bir yolunu göster bana demiş. bu sözleri söyler söylemez bir güvercin e dönüşmüş. o gün bugündür bütün güvercinler kayıp kardeşi ararmış: yuuu suuuf cuk yuuu suuf cuk diye.."

Küçükken anlatılan ve aklımda kalan hikayeleri seviyorum. Anılar gibi anlatanlar ve anlattıkları yeriyle zamanıyla sonsuz çünkü. Hep aynı şekilde hatırlanacak ve aynı duyguyu uyandıracak.

Filmden bahsetmek hiç aklımda yoktu ama "before the rain" izledim bugün yıllar sonra yeniden...O zaman bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum. Aynı toprakların bir başka kanlı hikayesi...Arnavutu, Makedonu..Ama aslında aynı zamanda dünyanın her tarafında ayrı paylaşamamazlık, yok yere ölen ayrı bir sürü insan. Yağmurdan önce ya da sonra...Barışın bir istisna olduğunu bağıran ve haklı mı acaba dedirten cümle de geçiyor filmde ama asıl her tarafından bağıran başka bir adet var;

"Zaman asla tükenmez, çember yuvarlak değildir."

Hayat kendini durmadan tekrar eder. Dolayısıyla insan da...İyisiyle kötüsüyle...Yusufcuğuyla, anımsattıklarıyla...


    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder