13 Kasım 2010 Cumartesi

bir mesai yazısı

Yaptığım işten çok hoşlandığım söylenemez. Ancak içeriğindeki insanlardan (çalışma arkadaşlarımdan bahsetmiyorum) kendime minik kahramanlar oluşturmuş durumdayım. Bu duruma şaşırıyorum, kısa sürede başardığım için...

Yer gereği, icra memurları ile haşır neşir olmamız gerekiyor. Hani evlere gidip, televizyonu, buzdolabını toplayanlar var ya, işte onlar...Onların bu acılı görevi yerine getirmeleri yanında Adliye içerisinde devamlı koşturma görevleri de bulunmakta.
Bazılarına kanım uzaktan da olsa, muhabbetimiz günaydın, teşekkürler ve iyi akşamlardan öteye geçmese de ısındı.

Akşama doğru bizden onlara vermemiz gereken belgeleri beklerken koltukta uyuya kalan, düşen kafasını devamlı kaldırmaya çalışıp tekrar tutamayan kısa boylu amcayı çok seviyor ve bu yaşta bu kadar koşturduğu için üzülüyorum mesela. Bir yandan elimde paket lastiğini çevirirken yanlışlıkla kendisine fırlattığım lastiği gülümseyerek geri verirken yüzümün kızarıklığının iyice artmasını sağlayan müdür beye de ayrı bir sempati ve saygım var.
Hep gülümseyerek gelen topuzlu teyze mesela...Bir de Erzurumlu olduğunu düşündüğüm ama Kırıkkaleli çıkan inanılmaz çalışkan ve işini seven amca..

Çalışmaya devam etmek, mecbur olmanın yanında da önemli bir şey sanırım.
Bir yandan insan, tanımadığı insanlar da olsa, gülümseyen insanlarla karşılaşınca mutlu oluyor.Muhtemelen aynı şeyin tam tersini onlar da bana söylüyorlardır içlerinden. Hayır ama içimden gelirse (ve içimden gelene) ne kadar sempatik oluyorum anlatamam. Hatta bazen tam olarak ben de anlayamıyorum.

Ve şimdi gelen uzun bayram tatili için tabiiikkii ben de çok seviniyorum.(her ne kadar ders çalışarak geçecek olsa da...)
Yakınımdakiler bir rahat etsin diye seviniyorum ilk başta, ama bu icra amca ve teyzeler için de sevinirken çalışmıyorlar sonunda bare dinlensinler diye mutlu oluyorum.
Yani bugün tam bunu düşünürken yakaladım kendimi evet. Hayat kimseye adil koşullarda pasta dağıtmıyor malesef. Elimizde olanla hep mutlu olmayı her zaman becerebilsek keşke diye vurucu ve mesaj kaygılı cümlemi buradan sizinle paylaşırken, gitsem mi acaba, ben neredeyim, ne yapıyorum "başka türlü bir şey benim istediğim" melodili blog yazımı paylaşmaktan kendimi men ediyorum.

Burada çalışıyor olmanın beni devamlı ortaokul ve lise yıllarına götürdüğünden, bazen çıkışta veya öğlen arasında İzmir caddesine doğru yürürken, en çok o trafik ışıklarında beklerken gülümsediğimi farketmemden de çok hoşlandığımdan, Meram Pastanesinden bir başka yazıda bahsetmeyi kendime bir borç bilirim.


2 yorum:

  1. Çok sevdim bu yorumu. Özellikle trafik ışıklarında gülümseme kismini :)

    YanıtlaSil