11 Nisan 2010 Pazar

gelsin hayat bildiği gibi gelsin, işimiz bu yaşamak, unuttum bildiğimi doğarken, umudum ölmeden hatırlamak..."

kız her zamanki tütsü kokulu bilezik, kolye ve küpeler arasında gezinirken, küpeli ve tanıdık kahraman
"gel otur" biraz dedi. "bugün mutsuz gözüküyorsun."
bir sigaralık muhabbet, tamamen bir başkasıyla, anlamayacak bir objektiflikle iyi gelmeliydi, oturdu.
kız anlattı. mantıksız sıkılganlıkları...arada girip çıkanlar oluyordu afro incik boncuk dükkana. az ve kendi halinde ama.
küpeli, önce "sakin" dedi.
sonra "iyi düşünmek lazım iyi olması için" dedi.
"akışına bırakmak lazım" dedi.
"ne zaman diye düşünmeyip, biteceğini bilmek lazım" dedi.
sonra da "düğüm" dedi hani,
"bütün düğümler çözülür ama sabırsızlanıp sinirlenirsen karışır , koparırsın ipi, çözülemeyecek duruma gelir. sakin sakin çabala dedi. nasılsa çözülecek. tekrarladı sonra "her düğüm çözülür" dedi.

bir çift kırmızı parmak arası terlik şeklinde küpe ve de el yapımı yüzüktü o ziyaretin kendi kendine hediyesi.
uzun pasajın bitişinde sinirlenip kapatılan telefon açıldı akabinde.
ah dedi kız daha az gözyaşı..daha çok kabullenme, çaba...kendini kendine şikayet etti.
gözyaşı yine devam etti ama akşam bitti.
bir mandalina votka bir elma votka yarım tekila falan...iyi geldi.

bugünkü programda sezen aksu tekrarlarken de işimiz bu dedi..napalım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder