22 Şubat 2010 Pazartesi

pembe sümbül fonlu gri yazı

Bu aralar üzüldüğüm fazlaca şey var.

Ağlamayı kesmiş olsam da içimde derin bir "kağıt kesiği" olduğunu ve zaman zaman canımı çok yakarak sızlattığını söyleyebilirim.
O zaman boğazımdan gözlerime, canımı yakarak, su pompalanıyor...

Ananeme pembe sümbül götürdüm bu sabah. Sonra da odaya vuran güneşin kemiklerine etkisinden meydana gelen huzurunu, önce gazetesini sonra da 1990 yılı hürriyeti-cumartesi eklerini tek tek okumasını izledim.
Güvercinlere ekmek verdik ki, gelsinler biraz oyalanalım, zaman geçirip mutlu olalım diye. Eskisi gibi...Muhtemelen ben çocukken ananemin beni oyalamak istemesi gibi.

üzüldüğüm fazlaca şey var, belirsiz bir gelecek, gerektiği kadar konsantre olamamam, kendime ve yakınlarıma zaman harcayamamam gibi...
ama bu aralar üzüldüğüm başka bir şey de; uzun süredir ankara koç müzesinde süregelen minyatür odalar sergisini kaçırmış olmam...daha önce aslında bir benzerini gezmiştim ancak burda da görmek isterdim...o küçücük ama inanılmaz şık, doğal odaları tek tek izlerken ayrıntıyla, hayaller kurmak güzel.

birdahaki sefere diyeceğim ama elimde olsaydı ertelemezdim.

hayatın en küçük parçasını bile ertelemememiz gerektiğini en çok hissettiğim zamanlar bunlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder